İSTANBUL KIRMIZISI –Ferzan Özpetek
Güneşin doğumu
ve batımı, denizden gelip geçen vapurlar, gemiler, denizin üstünde uçuşan
martılar; ara sokaklarda yaşama savaşı veren, kimi de bu savaşı kaybeden, bir
çarpışma ile, çöplerden topladığı kağıtlar havada uçuşurken çöp toplama
aracının dibine düşen yoksullar…
Ülkesinde yaşanan
acıları ve içindeki çığlığı, karmaşayı romana, heykele, filme dönüştürerek
susturmaya, kendini sağaltmaya çalışan sanatçılar… Karısına aşık olan adam,
bunu açık açık dile getirdiğinde ne onu ne de karısını dövmeden, bıçaklamadan,
öldürmeden sorunu çözümleyebilen kocalar,
dinlediği bir anının büyüsüne kapılıp boğazın sularına kendini bırakarak
karşıya geçmenin büyüsünü tatmak isteye insanlar…
Köylerinden
göçmek zorunda olan insanların sıkıntıları, onlara yardım elini uzatan duyarlı
kişiler, yıllardır Galatasaray lisesi önünde oturma eylemleri yaparak kayıp
çocuklarını arayan anneler ve daha nice yönleriyle yaşayan, nefes alan, insanın
gözüne, kulağına, ruhuna dolan İstanbul.
Ferzan Özpetek’in İstanbul
Kırmızısı filminden söz ediyorum. Kocaeli’nde uzun süredir nitelikli bir film
izleyememiş olmanın yoksunluğuna iyi geldi İstanbul Kırmızısı. Kan yoktu, kin
yoktu, vıcık vıcık aşklar, anlamsız göz süzmeler, dakikalarca süren polis
kovalamaları yoktu. Televizyonların düğmelerine her uzandığımızda, kapımızı her araladığımızda, yollarda
yürürken, otobüslere tıkış tıkış bindiğimizde bizi daraltan, bunaltan her
şeyden uzak, sımsıkı sarıverdi beni İstanbul Kırmızısı.
Gitmeden önce birçok
yorum okudum, çoğu olumsuzdu. Hepsine kulak tıkayarak gittim izlemeye, daha
önce de öyle olmuştu, çok eleştirilen filmleri sevmiştim. Yine öyle oldu.
İmgesel çalışılan
sanat filmlerini sevenlere ve görsel bir şölen izlemek isteyenlere öneririm. Kitabını
da çok beğenmiş, hatta arkadaşımdan alıp okuduğum kitaba el koymuştum. Size bir
sır vereyim mi? İzleyenlerin “belirsiz bırakılmış” demelerine rağmen ben
Denizi’in nerede olduğunu biliyorum. Benim için belirsiz değil son.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder