1 Mart 2017 Çarşamba

KADIN, ADAM, ÇOCUK


                                          KADIN, ADAM, ÇOCUK              
                                                                                   Münire Çalışkan Tuğ

        Alaca karanlıktı gece. Bir çığlık düştü gecenin koynuna. Kadın kaptı çığlığı, bastırdı memesine.  Sustu çığlık.
     Adam camı açtı, kollarını uzatıp kucakladı karanlığı. Yüreğinden yıldızlar uçurdu göğe. 
    Toprağın kucağında bekleyen tohum kıpırdadı, yokladı yatağını.  Bir ağaç, kılcal köklerini uzattı yanından akan ırmağın kıyısına. Dal dal büyüdü umut, çiçeğe durdu ağaç.
      
                      Işığa kesti gece.
                            
                           ***
   Alaca karanlıktı gece.   Umuda kesmişti ayaz. Yıldızlar telaşlı; ay, bulutların ardında kıpır kıpır. Sabahı bekliyordu tüm canlılar,  gün ışığında yıkanmak için.
   Bir çığlığa gebeydi gece. Toprak,  sarmak için çığlığı, tohum çatlamak için can suyunu bekliyordu.  Ağaç,  köklerini uzatıyordu yeniden, yanından akan ırmağın kıyısına.  Umut, yeşereceği baharını özlüyordu.
  Bir kadın, bir adam, bir çocuk pencereden boşalttılar içlerindeki yangını geceye.  Büyüdükçe harlandı, harlandıkça büyüdü yangın.  
   
                   Ayazı kesildi gecenin, ay gülümsedi bulutların ardından.

                                 ***
    Sabahtı, ışıl ışıldı güneş. Sabah çiğini emiyordu toprak. Ağaçların dallarındaki yavru kuşlar, ilk uçuşa hazırlanıyordu, ürkek çırpınışlarla.
  Bir uğultu ilerliyordu sokaklardan alanlara. Kara gözlü, kara kaşlı bir çocuk, ok gibi fırladı evinden, karıştı uğultuya. Gözlerinin karasını yıkadı güneşte. Ağacın dibine oturup kuş cıvıltılarını katık edecekti ekmeğine, gaz bulutuyla gelmeseydi onu yere çalan kin.
    Önce kaldırıma düştü küçük bedeni, ardından toprağa.  Zifiri karanlık yuttu sabahı.  Bir düş, bir kâbusu doğurdu.  Toprak bağrına basarken küçük bedeni, kaşlarından havalanan kuşlar güneşe uçtu kanat kanada.
   Oğlunu kucaklar gibi toprağı kucakladı kadın, kadının gözyaşlarını emdi topraktaki beden. Büyüdükçe büyüdü kadının göğsündeki sancı.
   Adam, ağıtlar süzdü acılarından. Gökyüzünde bir yıldızın kendisine göz kırptığını gördü, ırmak kenarındaki ağacın yapraklarındaki yeşili, yeşil yapraklar arasında çiçeklenen dalları, dallarda uçuşan kuşları izledi yüreğindeki sancıyı bastırmaya çalışarak.
    
                     Işığını yitirdi gün.

                              ***
    Adamla kadın, önlerine açtıkları deftere yıldız güncesi tutuyorlar şimdi, gökyüzüne bakarak. Tarihin belleğine not düşüyorlar damıttıkları acılarından, kimsenin ekmeğine kan bulaşmasın diye.  
     
                Tarihin sayfaları aydınlansın diye ışığını gönderiyor Güneş.


Güncel Sanat
Ocak-Şubat 2017

           
                                          


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder