DİLALTI
Münire Çalışkan Tuğ
"Yenisini alacağım
kendimin,
İyi bir markalısından
Kendime selam vermem
Orijinalimi bulursam.
Oysa ne çok istiyordum bir tek kendim olmayı
Kimse kırılmasın ve fazla sırıtmasın diye,
Diye diye diye anonim oldum...
Oysa ne çok seviyorduk,
Bir tek kendisi olmayı başaranları."
İyi bir markalısından
Kendime selam vermem
Orijinalimi bulursam.
Oysa ne çok istiyordum bir tek kendim olmayı
Kimse kırılmasın ve fazla sırıtmasın diye,
Diye diye diye anonim oldum...
Oysa ne çok seviyorduk,
Bir tek kendisi olmayı başaranları."
Alıntı,
“Anonim Hanım” imzasıyla Minval
Yayınlarından çıkan DİLALTI adlı kitabının arka sayfasından alındı.
Tam
bir metinler arası eser diyebileceğimiz kitapta öykü, roman, senaryo, söyleşi,
deneme, şiir, hatta eleştiri formlarını birlikte bulmak olası. Kurgusu, dili,
karakterleri ile bizi hem güldüren hem de düşündüren, gülümsediğiniz bir anda
duvara çarpmış gibi bir darbe ile kendinize getiren bir anlatı. Hani deriz ya
“Ağlanacak halimize gülüyoruz.” diye, işte öyle bir şey.
Yorucu bir iş gününün ardından koltuğunuza
oturup çayınızı yudumlarken elinizdeki kitaptan başınızı kaldırıp evin gizli
köşelerini kontrol edebiliyorsunuz örneğin, bağlamından kopmuş bir harf, kesik
bir dil, ya da başka bir organ ortalıkta dolanıyor mu diye. Sonra
televizyondaki filmi ya da diziyi unutup kitaptaki senaryonun nasıl
sonuçlanacağına takılıyor aklınız. Tam “İşler iyice karıştı.” dediğiniz noktada
bir parantez açılıyor paragraflar arsında, yazar konuşmaya başlıyor. “Bunu
yazmalıyım.” diyorsunuz “ Bu, yazarın bir taktiği de olsa bir kusurdur, Tanzimat
romanları da böyleydi.” Sözünüz bitmeden
Anonim Hanım devreye girip “Parantez
içlerini yazan yazarla bu kitabı yazan aynı kişi değildir ve her ikisinin de
gerçek yazarla ilgisi yoktur.” deyiverdiğinde dilinizden bir harf daha
düşüveriyor ortalığa, yuvarlana yuvarlana iniyor harf, apartmanın bodrum
katındaki diğer harfler, kesik diller ve “şey”lerin yanına.
Başka neler bekliyor sizi sayfalar arasında:
·
Anadilini
kaybeden babalarının mutsuz çocukluğunun travmalarını yaşayan çocukların baba
öfkesiyle kendilerini suçlu hissetmesi, (büyüyemeden ölen çocukluk)
·
Çocukluk ve
genç kızlık hayallerinin hayaleti olmuş, kendisi olamadığı için yörüngesi de
olmayan, hatta kocası izin vermedikçe ölemeyen yörünge kadınlar,
·
Hayatın her
türlü angaryasını sırtına yüklenip gururla taşıyan, koşturan; silen, süpüren,
yemek yapan, sofralar kuran, çocuk doğuran, ama her şeyi babaya soran, havale
eden, çocukları için sadece yansıtıcı pozisyonda olan anneler,
·
Her yaranın,
ayıbın, günahın, suçun üstünü örtmek için bolca örtüler diken, ören, işleyen
kadınlar,
·
Kendisini
terlikle döven annesinin üvey anne olduğunu düşünen, bu kuşku ile türlü
kurgular yapıp sonra da üvey anneye karşı gelmenin faydasız olduğu kararına
varıp boyun eğen çocuklar,
·
Okumuş,
yazmış, ekonomik bağımsızlığını elde etmiş de olsa kadınlığıyla barışamamış,
barışamayınca da kandırılmış, aldatılmış, yıllarca yalanlarla uyutulmuş;
annelik arazisinin geniş imkanlarıyla statü kazandığını düşündüğü arkadaşlarına
özenip doktor doktor dolaşmasına rağmen
bir türlü çocuk doğuramayan, bedeninin kusurlu olduğu yalanına yıllarca
inandırılmış üniversite mezunu kadınlar
,
·
Kendini
kurtaramayan ama hep kendisi dışındakileri kurtarmaya çalışan, hak ve
özgürlüklerini kazanmayı erkek çocuk doğurmaya bağlayan kadınlar, erkek
kardeşlerinin bakıcısı, kölesi yapılan kız çocuklar,
·
Arayış içinde
yazdıkları yazılarda oluşturdukları karakterleri anne- baba duyarlılığı ile
sahiplenen onların dertleriyle kederlenen, yas tutan kadınlar,
ve daha
pek çok konu masaya yatırılıyor kitapta. Konular işlenirken birden bire dil
toplumsal soruna atlayıveriyor, kayıp çocuklar ve onların yakınları, insanlar üzerine yağan bombalar, domuz bağı
ile öldürülenler, sahile vuran mülteci çocuk bedenleri, anadilinden kopan
çocuklar, içindekileri anlatamayan
kadınlar çocuklar, anne babanın çocuğu sakatlayan eğitim kazaları…
Anlatı boyunca dil ne yazarın ne de okurun
kontrolüne girebiliyor. Sanki bir yaydan fırlayan sözcükler, harfler hızla
uzaklaşıp ardından aynı hızla geri dönüp cümledeki yerini alıyor. Sonra
başlıyor satırlar arasında yolculuk. Bir de bakıyorsunuz siz farkında olmadan
organlar yer değiştirmiş, duvarlarda gölgeler belirmiş, bodrumdan tuhaf sesler
geliyor, ortalıkta başıboş harfler dolaşıyor….
Emeğine, hayal gücüne sağlık Anonim Hanım.
Bir de öneri: Kitabı okurken yanınızda yörenizde, çantanızda, etkili ve hızlı bir önlem sağlayan, hayat kurtarıcı dil altı hapları
bulundurmayı unutmayın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder