21 Şubat 2017 Salı

DİLALTI


                                                                 DİLALTI
                                                                          Münire Çalışkan Tuğ
"Yenisini alacağım kendimin,
İyi bir markalısından
Kendime selam vermem
Orijinalimi bulursam.
Oysa ne çok istiyordum bir tek kendim olmayı
Kimse kırılmasın ve fazla sırıtmasın diye,
Diye diye diye anonim oldum... 
Oysa ne çok seviyorduk,
Bir tek kendisi olmayı başaranları."
  Alıntı,   “Anonim Hanım” imzasıyla  Minval Yayınlarından çıkan DİLALTI adlı kitabının arka sayfasından alındı.
   Tam bir metinler arası eser diyebileceğimiz kitapta öykü, roman, senaryo, söyleşi, deneme, şiir, hatta eleştiri formlarını birlikte bulmak olası. Kurgusu, dili, karakterleri ile bizi hem güldüren hem de düşündüren, gülümsediğiniz bir anda duvara çarpmış gibi bir darbe ile kendinize getiren bir anlatı. Hani deriz ya “Ağlanacak halimize gülüyoruz.” diye, işte öyle bir şey.

  Yorucu bir iş gününün ardından koltuğunuza oturup çayınızı yudumlarken elinizdeki kitaptan başınızı kaldırıp evin gizli köşelerini kontrol edebiliyorsunuz örneğin, bağlamından kopmuş bir harf, kesik bir dil, ya da başka bir organ ortalıkta dolanıyor mu diye. Sonra televizyondaki filmi ya da diziyi unutup kitaptaki senaryonun nasıl sonuçlanacağına takılıyor aklınız. Tam “İşler iyice karıştı.” dediğiniz noktada bir parantez açılıyor paragraflar arsında, yazar konuşmaya başlıyor. “Bunu yazmalıyım.” diyorsunuz “ Bu, yazarın bir taktiği de olsa bir kusurdur, Tanzimat romanları da böyleydi.”  Sözünüz bitmeden Anonim Hanım devreye girip “Parantez içlerini yazan yazarla bu kitabı yazan aynı kişi değildir ve her ikisinin de gerçek yazarla ilgisi yoktur.” deyiverdiğinde dilinizden bir harf daha düşüveriyor ortalığa, yuvarlana yuvarlana iniyor harf, apartmanın bodrum katındaki diğer harfler, kesik diller ve “şey”lerin yanına.

 Başka neler bekliyor sizi sayfalar arasında:
·         Anadilini kaybeden babalarının mutsuz çocukluğunun travmalarını yaşayan çocukların baba öfkesiyle kendilerini suçlu hissetmesi, (büyüyemeden ölen çocukluk)

·         Çocukluk ve genç kızlık hayallerinin hayaleti olmuş, kendisi olamadığı için yörüngesi de olmayan, hatta kocası izin vermedikçe ölemeyen yörünge kadınlar,

·         Hayatın her türlü angaryasını sırtına yüklenip gururla taşıyan, koşturan; silen, süpüren, yemek yapan, sofralar kuran, çocuk doğuran, ama her şeyi babaya soran, havale eden, çocukları için sadece yansıtıcı pozisyonda olan anneler,

·         Her yaranın, ayıbın, günahın, suçun üstünü örtmek için bolca örtüler diken, ören, işleyen kadınlar,

·         Kendisini terlikle döven annesinin üvey anne olduğunu düşünen, bu kuşku ile türlü kurgular yapıp sonra da üvey anneye karşı gelmenin faydasız olduğu kararına varıp boyun eğen çocuklar,

·         Okumuş, yazmış, ekonomik bağımsızlığını elde etmiş de olsa kadınlığıyla barışamamış, barışamayınca da kandırılmış, aldatılmış, yıllarca yalanlarla uyutulmuş; annelik arazisinin geniş imkanlarıyla statü kazandığını düşündüğü arkadaşlarına özenip  doktor doktor dolaşmasına rağmen bir türlü çocuk doğuramayan, bedeninin kusurlu olduğu yalanına yıllarca inandırılmış üniversite mezunu kadınlar
,
·         Kendini kurtaramayan ama hep kendisi dışındakileri kurtarmaya çalışan, hak ve özgürlüklerini kazanmayı erkek çocuk doğurmaya bağlayan kadınlar, erkek kardeşlerinin bakıcısı, kölesi yapılan kız çocuklar,

·         Arayış içinde yazdıkları yazılarda oluşturdukları karakterleri anne- baba duyarlılığı ile sahiplenen onların dertleriyle kederlenen, yas tutan kadınlar,

ve daha pek çok konu masaya yatırılıyor kitapta. Konular işlenirken birden bire dil toplumsal soruna atlayıveriyor, kayıp çocuklar ve onların yakınları,  insanlar üzerine yağan bombalar, domuz bağı ile öldürülenler, sahile vuran mülteci çocuk bedenleri, anadilinden kopan çocuklar,  içindekileri anlatamayan kadınlar çocuklar, anne babanın çocuğu sakatlayan eğitim kazaları…

 Anlatı boyunca dil ne yazarın ne de okurun kontrolüne girebiliyor. Sanki bir yaydan fırlayan sözcükler, harfler hızla uzaklaşıp ardından aynı hızla geri dönüp cümledeki yerini alıyor. Sonra başlıyor satırlar arasında yolculuk. Bir de bakıyorsunuz siz farkında olmadan organlar yer değiştirmiş, duvarlarda gölgeler belirmiş, bodrumdan tuhaf sesler geliyor, ortalıkta başıboş harfler dolaşıyor….

 Emeğine, hayal gücüne sağlık Anonim Hanım.

Bir de öneri: Kitabı okurken yanınızda yörenizde, çantanızda, etkili ve hızlı bir önlem sağlayan, hayat kurtarıcı dil altı hapları  bulundurmayı unutmayın.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder