12 Şubat 2017 Pazar

OYUNA MI GELDİNİZ



                                            OYUNA MI GELDİNİZ
                                                                     Münire Çalışkan Tuğ                                     
       Oyuna geldiniz, hoş geldiniz çocuklar, bayanlar baylar. Ben, ben… Neyse canım adımın ne önemi var? Dünyanın pek çok yerinde oynanan bu oyunun anlatıcısı, diyelim. Adım Mehmet, Coni, Dimitri, Yuhan ya da bir başkası. Oyuncuyuz işte, ya da baş aktörün oyuncak bebekleri. Baş aktör kim mi? Güldürmeyin beni, çok iyi bildiğiniz adları başkalarına onaylatmak bir seyirci klasiği olsa gerek.
   Bugün sizler için, bin yıllardır oynanan bir oyunu yeniden sergileyeceğiz. Yüreği dayanan sonuna kadar izlesin. Gerçi bu kadar uzun yıllar oynanan bir oyunun sonu var mı onu ben de bilmiyorum. Hem niye olmasın ki her şeyin bir sonu varsa bu oyunun da bir sonu olmalı. Belki de oyunun bir yerinde biz sahneden ayrılırız, siz devam edersiniz. Yeni yöntemler denemek gerek öyle değil mi?
    Neye şaşırıyorum biliyor musunuz, siz bu oyunu neden bu kadar çok sevdiniz?  Konusunu bildiğiniz halde bin yılardır aynı salonları doldurup boşaltıyorsunuz. Her oyun kapalı gişe oynanıyor. Bir de hep seyircisiniz. Neden içinizden birileri çıkıp da "Bundan sonrasını ben oynayacağım, bu oyun artık değişmeli!" demedi? Bu soruya cevabı olan var mı içinizde? Ya da bu akşam sahneye çıkıp oyuna yön vermek isteyen?
     İstemezsiniz tabi, çünkü siz seyircisiniz, seyirci olmak kolay, seyirci olmak rahat. Kurul koltuklara izle. Perde kapanınca da sıcacık evine git, uykunda tatlı düşlere dal.  İşte size bir soru: Buradan çıkınca, izlediklerinizi tartıştınız mı bir başkasıyla hiç? Katılmadığınız yanları, beğenmediğiniz, değişmesini istediğiniz yönleri konuştunuz mu? El kaldıran var mı, göremiyorum sanki?  Cevap yok mu?  Ben de cevabını bildiğim soruları soruyorum size. Eğer konuşmuş, tartışmış, değerlendirmiş olsaydınız, biz her seferinde küçük ayrıntılar ekleyerek aynı oyunu oynayamazdık, Siz akın akın gelip izleyici koltuklarını doldurdukça bildiğimizi yapmaya devam ettik. Anlayacağınız sizin sessizliğiniz yönetmenlerimize doğru bildikleri yolda devam etme cesareti verdi. Yarın akşam da burada olacak, yine bıkmadan usanmadan izleyeceksiniz,  biz de her gün, her yerde oynamaya devam edeceğiz.
   Sesler mi var, arka sıralardan biri “tıraşı kes!” mi dedi?  Dedi mi? Kim dedi? Nasıl dedi? Niçin dedi? Kimden cesaret aldı da dedi?  Beğenmezsen gelmeseydin kardeşim, bıkmadın mı her gün aynı görüntüleri izlemeye? Bir an önce başlasa ne olacak, dün de izlememiş miydin? Cesaretin varsa sahneye gel, yönetmeni, yardımcısını, oyuncuları hatta konuyu değiştir, sen de kurtul, biz de kurtulalım. Geliyor musun? Kimse yok mu? Gelmezsin tabi, izlemek kolay çünkü oynamaktan.
   Annem sen de mi geldin, babamı ve kardeşlerimi de alıp ön koltuklarda yerleşmişsiniz. Halam, teyzem, amcam, dayım, yengelerim, kuzenler…  Hepiniz hoş geldiniz.  Siz hep evde çekirdek çitleyerek izlerdiniz televizyonlardan da canlı yayımlanan bu oyunu. Tabi bugün ben varım değil mi sahnede? Oğlunuz, kardeşiniz, yeğeniniz, kuzeniniz sahnede ya doldurmuşsunuz salonu. Meraklanmayın iyi oynarım ben rolümü. Ne de olsa yönetmenim sağlam, bin yılların deneyimi var.  Baş aktör derseniz, işinin ustası.  Ufak tefek dil sürçmeleri olsa da dünyaya nam salacak bir oyun çıkacak ortaya. Siz de elleriniz patlayıncaya kadar alkışlayacaksınız. Belki de…
   Çok çalıştık bu oyunu kusursuz oynayabilmek için, defalarca provalar yaptık. Her provada yüreğimiz ağzımıza geldi urganın ucundan bize yaklaşan ateşi söndürmezler, tutuşur yanarsak; kuyuya sarkıtılan kafes zamanında geri çekilmez, içindeki arkadaşlarımız boğulursa diye. Boğazımıza dayanan bıçağı tutan el kontrolü kaybederse, üzerimize gelen tank aniden duramaz ve bizi ezerse diye az korkmadık. Bugün bu kadar rahat anlatıyorsam, bu korkularımı yendiğim, kimi zaman haftada bir, kimi de her gün yaptığımız provalar sonucu ölmeyeceğime inandığım içindir. Yönetmen yetenekli, figüran çok, izleyici derseniz bütün salonlar dolu. Her şey yolunda yani. Siz endişelenmeyin, güzel güzel izleyin diye anlatıyorum bunları size. Ne de olsa seyirci olmadan oyun olmaz.
  Her oyunun bir kazananı, bir de kaybedeni olur. Bu oyunun kazananı kim olacak? Bu soruyu cevaplamak için oyunun sonunu beklemeye gerek var mı onu da bilmiyorum; ama baş aktör oldukça memnun oyundan. Bakalım sizler kimi kazanan ilan edeceksiniz?
  Oyuna mı geldiniz, hoş geldiniz. Oyuncular hazır, oyunumuz başlamak üzere. Biraz sonra perde açılacak. Siz yine de hazırlıklı olun, oyun bu belli mi olur, provalarda yaşanmayan olumsuzluklar bir anda gerçekleşiverir. Ateş söndürülmeyebilir, tank durmaz, ya da kuyudan kafesi çeken ip kopabilir. Sonra hatırlatmadı demeyin.
İki küçük anımsatma: Oyunumuza kısa aralar vereceğiz, dikkat edin ışıklar sönünce yolunuzu kaybetmeyin. Yeni bir oyuna kadar karanlıkta kalabilirsiniz.
 Biraz sonra izleyeceğiniz görüntülerin gerçek olay ve kişilerle hiçbir ilgisi yoktur.
  PERDE!
Şubat 2017



   

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder